Ana içeriğe atla

pastoral Senfoni




Kitabın Adı: Pastoral Senfoni
Yazar: Andre Gide
Sayfa Sayısı: 94
Yayınevi: Timaş Yayınları



Pastoral Senfoni, yardımsever bir rahibin kimsesiz ve kör bir kıza yardım çabaları ve ardından gelişen olayları anlatır okuyucuya.

Varoluşçu yazar Andre Gide, otobiyografik( kendi hayatından kesitleri olan) derin ruhsal tahlillere yer verdiği eserinde günah-sevap, iyi-kötü gibi zıt kavramlar üzerinden din ve ahlak kavramlarını sorgulamış.

Rahip Efendi, yaşlı ve ölmek üzere olan yaşlı kadının duası için ücra bir yere gider; ancak kadının ölmünden evvel orada olamaz. Geride yaşlı kadının kör yeğeni kalmıştır. Kör kız oldukça garip birisidir.

Komşu Kadın: ....A! uyuduğunu hiç sanmıyorum. Bu kız bir aptal, konuşmaz; söylenen hiçbir şeyi anlamaz. Sabahtan beri bu odadayım, hiç kıpırdamadı diyebilirim. Önce sağır olduğunu sandım, ama hizmetçi öyle olmadığını söylüyor. Yaşlı kadın sağır olduğu için hiç konuşmazmış bu kızla, o da kimseyle konuşmuyor. Yalnızca bir şeyler yemek için açıyormuş ağzını.

Yaklaşık on beş yaşındaki kıza acıyıp onu evine götürür. Evdeki herkes kızı görünce şaşırır.

'' Bu zavallı özürlünün bütün yol boyunca avucumda tuttuğu elini bırakır bırakmaz çıkardığı garip iniltileri duyunca, ben bile şaşırıp endişelendim. Çıkardığı seste insani hiçbir taraf yoktu, küçük bir köpeğin yakınan ulumalarına benziyordu. ''

 Kız pislik içindedir ve karısı Amelie onu eve getirmesine karşı çıkar; ancak rahip eşi istemese de onu evden göndermez. Ertesi gün saçlarını kesip onu banyo yaptırırlar ve adını Gertrude koyarlar.

Bundan sonraki günleri Gertrude'un bir şeyler öğrenmesi için çalışmakla geçer. Gerçekten de kız inanılmaz bir gelişim göstererek herkesi şaşırtır.

Papaz efendi, Gurtrude'ye dünyayı güzellikleriyle anlatır, kötülüklere yer vermez.

''Soruları bazen beni şaşırtıyordu. O an aklıma hiçbir şey gelmiyor, şaşkın şaşkın bakakalıyordum. Çünkü o ana kadar üzerinde hiç düşünmeden kabul ettiğim şeyleri düşünmeye zorluyordu beni. Mesela ilk defa o zaman, hayvanların toprağa ne kadar yakınlarsa, o kadar ağır ve o kadar hüzünlü olduklarını fark ettim. Ona anlatmaya çalıştığım şey de bu oldu; ona sincaplardan ve oynadıkları oyunlardan bahsettim. O zaman bana uçan hayvanların sadece kuşlar olup olmadığını sordu. ''Bie de kelebekler.'' dedim. ''Onlarda şarkı söyler mi?'' ''Onlar neşelerini başka yollarla anlatırlar.'' diye cevap verdim. '' Neşe onların kanatlarındaki renklerde görülür...''

Papaz efendi renkleri ona anlatırken çok zorlanır ve seslerden yararlanmaya karar verir. Onu Pastoral Senfoni konserine götürür. Bas sesleri koyu renkler, tiz sesleri açık renkler ile açıklar rahip.

''Aman Tanrım! ne kadar güzel bir şey olmalı.'' diye tekrar edip duruyordu. Sonra birdenbire, ''Peki ya beyaz?'' diye sordu. ''Beyazın neye benzediğini hala anlayamıyorum.''

''Beyaz bütün tonların birbirine karıştığı en tiz noktadır, siyahın bütün tonların birleştiği en bas nokta olması gibi.'' der Rahip Efendi açıklama olarak.

Papaz efendi her gün müsaitlik durumuna göre vakit ayırır ona. Ancak karısı bu durumdan ciddi anlamda rahatsız olur. Pekçok defa çocuklarına yapmadığın şeyleri ona yapıyorsun dese de Papaz Efendi kız ile ilgilenmeyi sorumluluğu olarak görür ve bu durumdan vazgeçmez.

Geçen günler rahip ve kız arasında yakınlaşmaya neden olur. Kendisine bile aşkını itiraf edemeyen rahip efendinin karısı, ikisi arasındaki durumun farkındadır ve bu durum ona çok acı vermektedir. Roman boyunca rahip; karısının ne kadar mutsuz, asık suratlı bir kadın olduğunu anlatır durur her şeyin farkında olduğunu bilmeden.

Bir vakit sonra rahibin oğlu Jacques, Gertrude' ye aşık olduğunu ve onunla evlenmek istediğini söyler babasına. Rahip oğlunu bir aylığına başka bir yere gönderir, kızı da oğlunun görmemesi için arkadaşının evine yerleştirir. Kızla ilgilenmek için onu her gün görmeye gider.

Gertrude ameliyat olursa gözlerinin açılması ihtimali ortaya çıkar, ancak bu durumdan rahip inanılmaz rahatsız olmuştur. Bir süre sonra Gertrude ameliyat olur ve gözleri görmeye başlar.

Gözlerinin görmesiyle fark ettiği gerçekler onda yaşama gücü bırakmaz kendisini akan suya bırakır. Çok miktarda su yuttuğu ve uzun süre ıslak kıyafetlerle kaldığı için uzun süre yaşamayıp ölür.

''Dostum dostum görüyorsun ki kalbinizde ve hayatınızda çok büyük bir yer kaplıyorum. Buraya geri döndüğümde ilk fark ettiğim şey bu oldu. Benim kapladığım yerin bir başkasına ait olduğunu ve o kişinin de bu yüzden çok acı çektiğini fark ettim hemen. Benim suçum bunu daha önce anlamamak ya da daha doğrusu beni sevmenize izin vermek. Ama onun yüzünü gördüğümden, zavallı yüzündeki o derin üzüntüyü fark ettiğimden beri bu acının benim eserim olduğu düşüncesine katlanamıyorum.''

Ölmeden önce bunları söyleyen Gertrude, iyilik, güzellik ve saf duygularla dolu hayatında birisinin mutsuzluğuna sebep olma günahının altından kalkamamış, ölmeyi tercih etmiştir.

Gertrude ölmeden önce rahibin duyduğu şeyler onu derinden yaralamaya yeter.

''Dostum size çok acı şeyler söyleyeceğim. Aramızda hiçbir yalanın kalmamsı gerekiyor. Jacques'i gördüğüm zaman hemen anladım ki benim sevdiğim siz değildiniz, oydu. Yüzü tam sizin yüzünüzdü, yani sizin yüzünüz diye hayal ettiğim yüz... Ah! Neden onu reddetmek için zorladınız beni? Onunla evlenebilirdim...''
''Ama Gertrude, hala evlenebilirsin!..'' dedim ümitsizlikle haykırarak.
''Manastıra çekildi!'' diye haykırdı.

Hayatları boyunca benim yüzümden ayrı kalmış bu iki varlık benden kaçarak Tanrı'nın huzurunda birleşmeye karar vermişler, bu şekilde beni yalnız bırakmışlardı.


Romanı ilk okumaya başladığım sayfalarda kör bir kızın değişimini anlatan sayfalar çevireceğimi hayal ediyordum. Sayfalar ilerledikçe ikisi arasında gelişen aşk beni çok rahatsız etti.Yazar Hristiyan din adamlarını sorgulamak için bu yola başvurmuş olsa da din ve ahlak arasında bocalayıp duran papaz efendinin oğluna verdiği nasihatlari kendi hayatında da uygulamasını isterdim. Rahip efendi ile oğlu arasındaki konuşma şöyleydi:

''Gertrude'un tertemiz ruhuna acı vereceğini görmek yerine, ah seni bir daha görmemeyi tercih ederim.....Sakat birinden, onun saflığından yararlanmak ve temizliğini suistimal etmek senden asla beklemeyeceğim bir alçaklık. Üstüne üstlük bir de tiksinti veren bir soğukkanlılıkla konuşuyorsun benimle! Şimdi beni iyi dinle: Gertruda'dan ben sorumluyum ve bir daha onunla konuşmana, ona dokunmana, onu görmene bile izin vermiyorum artık.''





















Yorumlar

  1. Yıllar önce okumuştum. Yazınızı görünce kitap hakkında hafızamda kalanları yokladım, bir şey kalmamış. İyi bir hatırlatma yazısı oldu benim için. Tekrar okumak gerekecek gibi ...

    YanıtlaSil
  2. Kitapla ilgili bazen bir şey kalmamış gibi oluyor, ama kişi o anki hissettiklerini unutamıyor daha çok. Size ne hissettirdi Pastoral Senfoni, bu konuda anımsadığınız bir şey var mı?

    YanıtlaSil
  3. Harika bir anlatım teşekkür ederiz

    YanıtlaSil
  4. Çok teşekkür ederim bu güzel yorumunuz için.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Tavşan Peter Masalı kitabı İncelemesi

Yazar: Emma Thompson Kitabın Adı: Tavşan Peter Masalı Sayfa Sayısı: 65 Resimleyen: Eleanor Taylor (Kitap hakkındaki eleştirilerimi yazının sonuna bırakıyorum, yazının başında ön yargıya kapılmanızı istemiyorum.) Beatrix Potter 'ın orijinal hikayesinden esinlenilmiştir, ifadesi kitabın kapağında yerini almış. Ayrıca yazar ''Sevgili Okur'' başlığını açarak bu kitabı neden yazdığını okuyucusuna açıklamıştır. Çocukluğunda babasından dinlediği Beatrix Potter'ın kitabı, ona ilham kaynağı olmuştur. Kitaba geçmeden önce, elimdeki eserin ilham kaynağı olan Beatrix Potter' dan bahsetmek istiyorum bir miktar. 1846  - 1943 yılları arasında İngiltere'de yaşayan yazar; o dönem kadın hakları konusunda oldukça sıkıntı yaşamasına rağmen, kabuğunu kırmayı başarmış ender kişilerden biridir. Yazar, illüstrator, çevreci ve doğa bilimcidir. İlerleyen dönemlerde çitflikler satın alarak tarımı desteklemeye çalışmış, herdwick türü koyunun neslinin tükenmemesi i

Kardeşimin Hikayesi

Kitabın Adı: Kardeşimin Hikayesi Kitabın Yazarı: Zülfü Livaneli Sayfa Sayısı: 330 Basım yılı: 2013 Yayınevi: Doğan Kitapçılık Ahmet Arslan, oldukça garip birisidir. Herkesten uzaklaşarak İstanbul'un Çatalca İlçesinde bulunan Yalıköy'de köpeği Kerberos ile birlikte yaşamaya başlar. Sakin giden hayatı Arzu Kahraman'ın öldürülmesiyle bir anda değişir. Cinayeti araştırmak için gelen meraklı gazeteci kız, her ne kadar ilk başlarda Ahmet Arslan'ı rahatsız etse de zamanla gazeteci kıza ilgi duymaya başlar. Ahmet Arslan; Mehmet ismindeki kardeşi ve kendi hayatını anlatmaya başlayınca gazeteci kız araştırdığı cinayeti unutur. Çok ilginç ve acı olaylar yaşayan Ahmet Arslan, başından geçenleri anlattıkça gazeteci kız, daha da meraklanır.  Burada ayrıntılardan bahsetmek istemiyorum zira, kitabın can alıcı noktası aslında bu bölümleri. Bu konuda en ufak bilgi, kitaptan alacağınız hazzı alır götürür. Eser, her ne kadar meltem gibi esse de ilk sayfalarda, zamanla r

Yanık Saraylar

Eserin Adı: Yanık Saraylar                         Yazar: Sevim Burak Sayfa Sayısı: 90 Yayın Evi: Yapı Kredi Yayınları Basım Yılı: 2017 Yanık Saraylar Sevim Burak ile Yanık Saraylar Vesilesiyle tanıştık. Eserin kapağındaki düşünceli kadın fotoğrafı çok etkiledi beni. Kalbi kırık, mutsuz kadınlara dair bir şeyler okuyacağımı hayal etmiştim; ama açıkçası bu kadarını beklemiyordum. Kitapta yazarın kırgın yüreği, mutsuzlukları yanında; erkek egemen toplumu kabullenememesi, ötekileştirilmekten duyduğu acı, ölüm konusu da bir hayli işlenmiş.  Eser hakkında araştırma yapmadan okumaya kalkarsanız, birisi bir şeyler sayıklıyor kanısına kapılabilirsiniz. Okumaya başladıktan birkaç dakika sonra, deli saçması mı yoksa bu metin demeye başladım; ancak yazarın hayatını ve eseri araştırınca ne kadar yanıldığımı anladım. Kitabı okurken çok yoruldum, hikayeler kısa olmasına rağmen bir oturuşta bir hikayeyi bitiremedim. Yanık Saray'ın küllerinin altında ben kaldım s